Kazgan Nedir?

Bilindiği üzere Mülkiye’nin en köklü geleneği olan İnek Bayramı, mektebin birçok farklı unsurunun bir araya gelmesiyle ve bu unsurların en kıymetlisi olan tüllabın sene boyu sarf ettiği emekler sonucunda, tam tarihi bilinmemekle birlikte 80 yılı aşkın bir süredir coşkuyla kutlanıp yaşatılmaktadır. İnek Bayramı’nın en belirgin özelliği olan hicvin, mektepteki yansıması ise hem bir dergi hem de bir öğrenci topluluğu olarak Kazgan’dır.

Kazgan’ın bilinen ilk sayısı 1938 yılında o dönem mali şube son sınıf talebesi olan eski bakan ve milletvekili Ömer Cahit Kayra editörlüğünde çıkarılmıştır. Temelde hiciv ile harmanlanmış bir mizah dergisi olan Kazgan, onyıllar boyunca form ve içerik değiştirse de özünü koruyarak, kendisini geleceğe taşıyan tüllabın ellerinde bugüne kadar ulaşmayı başarmıştır.

Geçip giden 81 yılda Kazgan’ın değişmeyen yegane misyonu ve işlevi, başta mektebin ve mektep dolayında aynı zamanda memleketin tarihine tanıklık etmek ve elinden geldiğince, dili döndüğünce bu tanıklığı aktarabilecek bir araç olmaktır.

70’lerden bu yana yazılan ve okunan bölüm fermanlarının yanında, 80 yıldır farklı şekillerde sahnelenen bir açılışla ve bu açılış için yazılan metinle, bayramın müjdecisi olan Kazgan, bu metinleri sene sonunda yayımlayarak zamanın ruhunun talebeler arasında aktarılmasında öncü olmuştur. Her sene mayıs ayında Kazgan’ın alaycı, politik, eleştirel, mizahi üslubuyla başlayan İnek Bayramı, benzer tonların hakimiyetinde iki gün boyunca mektebin her yerinde devam eder.

İğneleyici güldürüyü Teodor Kasap‘tan Sümbülzade Vehbi Efendi‘ye, meddahlardan Aziz Nesin‘e uzanan genişçe bir kültürel yelpazede eriterek kendisine üslup edinmiş olan Anadolu’nun evlatları, aynı üslubu 81 senedir Mekteb-i Mülkiye-i Fünun-u Şahane koridorlarında yaşatmaya devam etmektedir. Bu eleştiriler, bozkırın ortasında yeni bir eğlence arayışı olarak mizahi bir hâl almıştır. Bu mizahi anlayışın vücut bulduğu Kazgan Dergisi, Türkiye’de adı duyulmuş birçok kıymetli sanatçı ve bürokratın da talebelik yıllarında emek verdiği ve katkı sunduğu bir oluşum olarak tarihteki naçizane yerini almıştır.

Mektebin kuruluş amacı gereği, ülkesini en iyi olana ulaştırmayı misyon edinen bu camia, yaşamın her alanında gördüğü aksaklıkları gidermek için yapıcı eleştirilerde bulunmayı amaçlamaktadır. Kazgan; karakteriyle yekvücut olmuş bu hiciv kültürünü, tarihinin ve sayfalarının yanında ismiyle de yaşatmaktadır. Türkçe kökenli “kazgan” kelimesi, Kaşgarlı Mahmut‘un Divanü Lügati’t-Türk eserinde “sel sularının yardığı yer” olarak tanımlanmıştır. Kazgan’ın eski Türkçe’deki bir anlamı da kazandır. Kazgan’ın ilk vücut buluşunda büründüğü isim olan Kazan Dergisi, cismen olmasa da ismen epey kısa ömürlü olmuştur. Mecmuanın bilinen çıkış senesi olan 1938’den 40’ların ilk yarısına kadar “Kazan” adını kullanmış ve fakat sivri dilli ve destur almaz, haşarı tavrı hasebiyle kapatılıp aynı ismin -yani kazanın- eski Türkçe’deki karşılığı olan kazgan kelimesini isim olarak kullanmayı tercih etmiştir. Her iki ismin de referans teşkil ettiği tarihsel nokta Yeniçeriler ve meşhur isyanlarıdır. Yeniçerilerin memnuniyetsizliklerini dillendirip otoriteyle uzlaşamadıkları hallerde, isyan başlattıklarını göstermek için Yeniçeri ocaklarındaki kazanları devirmeleri ve kazan kaldırmaları, dergimizin ismine ilham kaynağı olmuştur.

Tabiatı gereği her devrin istenmeyeni, sevilmeyeni olan Kazgan, yayım hayatına dönemsel kesintilerle devam etmek zorunda kalmıştır. Tabiri caiz ise her daim bir ayağı çukurda olan Kazgan, kendisine yönelen bu istenmeme halini çoğu Kazgan kapağında görülebilecek olan saksağanı maskot olarak seçerek yansıtmak istemiştir.

İneği maskot edinmiş bir mektebin en köklü oluşumunun, bir kuş türünü maskot olarak seçip senelerce kapağına taşıması başta garip ve alakasız görünse de; saksağan vasıtasıyla sembolize edilen karakteristik, Kazgan için biçilmiş kaftandır. Alaca karga olarak da bilinen ve başta Cebeci olmak üzere Ankara semaları ve ağaçlarında sıkça görülen saksağan, mizah anlayışına sahip olan kargagillerdendir. Her sabah Ankaralıları uykusundan eden rahatsız edici seslerini es geçecek olursak, saksağanlar cingöz kuşlardır. İneklere musallat olan kene, sinek gibi zararlılar ile beslenen bu kuş; bu sırada ineklere zarar verse de, inekleri bu zararlılardan arındıran saksağan sayesinde sürünün selameti güvence altına alınmış olur.

Bu düsturla her bölümden, her dönemden Mülkiye tüllabının bir araya gelmesiyle hayat bulan Kazgan; her akademik yılın başlangıcında düzenlenen üye alım toplantısıyla ekibine yeni yüzler katıp, aynı senenin mayıs ayı başında İnek Bayramı’nı başlatıp aynı ayın son haftasında, yine aynı ekiple Kazgan Dergisi’ni tüllab ile buluşturur.

Fakültemizin eski dekanlarından Prof. Dr. Aziz Köklü, Kazgan’ın 1967 sayısındaki sunuş yazısında Kazgan okurlarına şu şekilde seslenmiştir:

Elinizdeki dergi 1967 mezunlarımızın iğneleme ve taşlamalarını toplayan ortak bir eserdir. Göreceğiniz gibi içinde hocası, öğrencisi ve mensuplarıyla “Siyasal” yani “Mülkiye” vardır.

Kazgan, yıllardan beri bu mevsimlerde çıkar. Hepimiz yayımını merakla ve heyecanla bekleriz. Ve Kazgan’ı elimize alınca görürüz ki, eğer varsa, şahıslarımızla ilgili sataşmalarda mübalağa payı fazladır, oysa başkaları hakkındaki iğneleme ve taşlamalarda, nedense, hemen daima isabet vardır.

Bakalım bu yılki Kazgan bizlere neler hazırlamış, neler yakıştırmış? Bunu hep beraber göreceğiz. Fakat, her halde, hepimiz, bütün mensuplarımız için, “latife”, “şaka” sınırını aşmayan, “kırıcı” olmayan ince sataşmalar tadacağız. İnşallah…

Bu kısa sunuş yazıma, 1967 mezunlarımıza, hayatlarının bundan sonraki aşamalarında da, başarı ve mutluluk dileklerimle son vereyim.

Hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunarım.

Biz de Kazgan’a dair bu tanıtım yazısını, Kazganca sonlandırmak isteriz:

İşbu neşriyat muzırlığıyla maruf, tadıyla binatarif bazen ham bazen arif;
saifesi bilinmez, yazdığı silinmez, birliği bölünmez;
mizahı kara, kendisi kara, amman memleketi Ankara;
namı salih, kurban-ı kem talih, tüllaba gayet sarih;
az destekli, bol köstekli,
yine de godoman göbekli olmasıyla müstesna bulunup
Mülkiyeli olanın özlemine ilaçtır.
Muhtevasında ajitasyon, dejenerasyon, egzajerasyon ve manipülasyon ile
kindarlık, dindarlık, mundarlık ve de
gereksiz muhalefet, şuursuz siyaset, haksız rekabet, ehvene rağbet
gibi bin türlü garabet doğuran;
orantısız mizah barındırdığından limonla tüketilmesi tavsiye olunur.
Kazgancı busesi ile çıkar, rakiplerine bin basar, tüllaba bin satar.
Muhakkak vücut sıcaklığında
ve Mülkiyeli olmayanın uzanamayacağı yerde muhafazası elzemdir.

Scroll to Top